Tanpınar, Ahmet
Hamdi. Beş Şehir. İstanbul: Millî Eğitim Bakanlığı, 1969, 260 s.
ÖZET
Beş Şehir
Beş Şehir, Türk romancı ve denemeci Ahmet Hamdi Tanpınar’ın (1901–62) Ankara,
Erzurum, Konya, Bursa ve İstanbul şehirleri hakkındaki izlenimlerini aktardığı
bir yapıttır. Adı geçen şehirlerin tarihsel önemi, mimarileri, sosyal ve
kültürel yaşamdaki yerleri Tanpınar’ın anılarıyla ve duygularıyla yoğrulmuştur.
İlk kez 1946’da basılan kitapta, Tanpınar, geçmiş ve yaşadığı dönem arasında
bir diyalog yaratma çabasındadır. Tanpınar bu çabasını kitabın ön sözünde şöyle
dile getirir: “Mazi daima mevcuttur. Kendimiz olarak yaşayabilmek için, onunla
her ân hesaplaşmaya ve anlaşmaya mecburuz” (iv). Şehirlerin geçmişteki yüzleri
ile sonraki hâlleri arasında karşılaştırmalar yapan Tanpınar, bu şehirlere ve
hayata “bir mühendis gibi değil, bir kalp adamı olarak yaklaşmayı” tercih eder
(vi). Tanpınar Ankara’yı Orta Anadolu için bir “iç kale” olarak betimler; çünkü, bu coğrafyada bulunmuş tüm medeniyetler tarihlerindeki kritik
savaşları hep Ankara ve civarında yapmışlardır. Bu nedenle Ankara, destansı bir
şehirdir Tanpınar için. Ankara gibi Erzurum da destansı bir şehirdir
Tanpınar’ın bakış açısından; çünkü, burası 1071 Malazgirt Savaşıyla Türklere Anadolu kapısının açıldığı ve
Millî Mücadele’nin temelinin atıldığı yerdir. Tanpınar’a göre Konya ise “Sağlam
ruhlu kendi başına yaşamaktan hoşlanan, dışarıdan gösterişsiz, içten zengin
Orta Anadolu insanına benzer” (71). Tanpınar, şehrin dokusunda o coğrafyadan
gelmiş geçmiş medeniyetlerin izlerini sürerken, adı Konya ile özdeşleşmiş
Mevlana’dan da bahseder. Tanpınar Bursa’yı anlatırken özellikle Bursa’da zaman
algısı üzerinde durur. Bursa’nın mimarisi, şehirdeki sanat yapıtları, cadde ve
sokak isimleri hep geçmişi hatırlatmaktadır. Dolayısıyla Tanpınar Bursa’da iki
ayrı zamanın, geçmiş ve bugünün, aynı anda yaşandığı izlenimine kapıldığını
söyler. Özellikle İstanbul’un anlatıldığı bölümde geçmişe duyulan özlem öne
çıkar. Bu bölümde, geçmişte İstanbul ile özdeşleşmiş ancak zaman içinde yok
olmuş şehir manzaraları anlatılır. Örneğin, eski ulema sınıfının bir araya
geldiği kahvehaneler, Osmanlı saray hayatı ve mehtaplı gecelerde Boğaz’da
yapılan kayık gezileri ayrıntılı bir şekilde ele alınır. Zaman zaman geçmişi
romantik bir dille anlatan bu eserin konusu, Tanpınar’ın da dediği gibi “hayatımızda
kaybolan şeylerin ardından duyulan üzüntü ile yeniye karşı beslenen iştiyaktır”
(iii). Beş Şehir, içinde bir gezi kitabında yer alan bilgi ve verileri
bulabileceğini düşünen okuyucuları hayal kırıklığına uğratabilir. Ancak, Beş
Şehir’in amacı zaten bir gezi kitabı olmak değildir. Türk yazınında önemli
bir yere sahip olan bu yapıt, yukarıda adı geçen beş şehrin masalsı bir
anlatısıdır.
Saniye Çancı
Tanpınar, Ahmet
Hamdi. Beş Şehir. İstanbul: Millî Eğitim Bakanlığı, 1969, 260 s.
ÖZET
Beş Şehir
Beş Şehir, Türk romancı ve denemeci Ahmet Hamdi Tanpınar’ın (1901–62) Ankara,
Erzurum, Konya, Bursa ve İstanbul şehirleri hakkındaki izlenimlerini aktardığı
bir yapıttır. Adı geçen şehirlerin tarihsel önemi, mimarileri, sosyal ve
kültürel yaşamdaki yerleri Tanpınar’ın anılarıyla ve duygularıyla yoğrulmuştur.
İlk kez 1946’da basılan kitapta, Tanpınar, geçmiş ve yaşadığı dönem arasında
bir diyalog yaratma çabasındadır. Tanpınar bu çabasını kitabın ön sözünde şöyle
dile getirir: “Mazi daima mevcuttur. Kendimiz olarak yaşayabilmek için, onunla
her ân hesaplaşmaya ve anlaşmaya mecburuz” (iv). Şehirlerin geçmişteki yüzleri
ile sonraki hâlleri arasında karşılaştırmalar yapan Tanpınar, bu şehirlere ve
hayata “bir mühendis gibi değil, bir kalp adamı olarak yaklaşmayı” tercih eder
(vi). Tanpınar Ankara’yı Orta Anadolu için bir “iç kale” olarak betimler; çünkü, bu coğrafyada bulunmuş tüm medeniyetler tarihlerindeki kritik
savaşları hep Ankara ve civarında yapmışlardır. Bu nedenle Ankara, destansı bir
şehirdir Tanpınar için. Ankara gibi Erzurum da destansı bir şehirdir
Tanpınar’ın bakış açısından; çünkü, burası 1071 Malazgirt Savaşıyla Türklere Anadolu kapısının açıldığı ve
Millî Mücadele’nin temelinin atıldığı yerdir. Tanpınar’a göre Konya ise “Sağlam
ruhlu kendi başına yaşamaktan hoşlanan, dışarıdan gösterişsiz, içten zengin
Orta Anadolu insanına benzer” (71). Tanpınar, şehrin dokusunda o coğrafyadan
gelmiş geçmiş medeniyetlerin izlerini sürerken, adı Konya ile özdeşleşmiş
Mevlana’dan da bahseder. Tanpınar Bursa’yı anlatırken özellikle Bursa’da zaman
algısı üzerinde durur. Bursa’nın mimarisi, şehirdeki sanat yapıtları, cadde ve
sokak isimleri hep geçmişi hatırlatmaktadır. Dolayısıyla Tanpınar Bursa’da iki
ayrı zamanın, geçmiş ve bugünün, aynı anda yaşandığı izlenimine kapıldığını
söyler. Özellikle İstanbul’un anlatıldığı bölümde geçmişe duyulan özlem öne
çıkar. Bu bölümde, geçmişte İstanbul ile özdeşleşmiş ancak zaman içinde yok
olmuş şehir manzaraları anlatılır. Örneğin, eski ulema sınıfının bir araya
geldiği kahvehaneler, Osmanlı saray hayatı ve mehtaplı gecelerde Boğaz’da
yapılan kayık gezileri ayrıntılı bir şekilde ele alınır. Zaman zaman geçmişi
romantik bir dille anlatan bu eserin konusu, Tanpınar’ın da dediği gibi “hayatımızda
kaybolan şeylerin ardından duyulan üzüntü ile yeniye karşı beslenen iştiyaktır”
(iii). Beş Şehir, içinde bir gezi kitabında yer alan bilgi ve verileri
bulabileceğini düşünen okuyucuları hayal kırıklığına uğratabilir. Ancak, Beş
Şehir’in amacı zaten bir gezi kitabı olmak değildir. Türk yazınında önemli
bir yere sahip olan bu yapıt, yukarıda adı geçen beş şehrin masalsı bir
anlatısıdır.
Saniye Çancı