سالم، السيد عبد العزيز. تاريخ الإسكندرية و حضارتها في العصر الإسلامي . الإسکندرية: مؤسسة شباب الجامعة للطباعة و النشر، ١٩٨٢، الطبعة الثانية، ٦٥٢ ص
Salim, al-Sayyid ʻAbd al-ʻAziz. Tarikh al-Iskandariyyah wa-Hadaratuha fi al-ʻAsr al-Islami. Alexandria: Muʼassasat Shabab al-Jami‘ah lil-Tiba‘ah wa-al-Nashr, 1982, 2. baskı, 652 s.
ÖZET
İslam Döneminde İskenderiye’nin Tarih ve Kültürü
تاريخ الإسكندرية و حضارتها في العصر الإسلامي
İskenderiye’nin İslam dönemindeki tarihi, Yunan ve Roma dönemindeki tarihi ile karşılaştırıldığında, tarihçilerden görece sınırlı bir ilgi görmüştür. Kitabın giriş bölümüne göre, Abdul Aziz Salim’i şehrin tarihindeki unutulmuş bu döneme ışık tutmaya sevk eden bu sınırlı ilgidir. Şehrin İslami mirasının büyük kısmının kaybedilmiş olması ve İskenderiye’nin bu döneminden kalma surlarının bir kısmının ortaya çıkarılmış olması da İskenderiye’nin İslami mirası üzerine araştırma yapmayı teşvik etmiştir.
Kitap iki ana kısma ayrılan 489 sayfadan oluşmaktadır. Bu kısımlardan ilki İskenderiye’nin tarihini MÖ 332’de kuruluşundan son altın dönemini yaşadığı ve bir düşüş dönemine girdiği MS 1421’e kadarki süreçte ele almaktadır. İkinci kısım askerî , dinî ve sivil yapıları dâhil edecek şekilde, şehrin kentsel çevresini tasvir etmek yoluyla İskenderiye’nin kültürü ile ilgilenmektedir. Kitap, nihai olarak, şehirdeki ekonomik ve entelektüel yaşamın bir anlatısını sunarak sona ermektedir.
Eser her ne kadar İskenderiye’nin uzun tarihi ile ilgili genel bir bakış açısı sunsa da, yine de daha çok yedi tarihî döneme ayırdığı İslami döneme odaklanmaktadır ki bu yedi bölüm şehrin kuruluşuyla başlamakta, Emevi, Abbasi, Fatımi ve Eyyubi dönemleriyle devam etmekte ve şehrin gerilemesiyle sona ermektedir. Bu sınıflandırma okuyucunun zaman çerçevesini ve en önemli tarihsel olayları kavramasını kolaylaştırmaktadır. Kitabın ikinci kısmına gelince, bu kısmın betimsel anlatımı İskenderiye’nin tanık olduğu, camilerin dinî mimarisi ve sarayların sivil mimarisi ile mesken ve kamu binalarının mimarisi gibi en önemli medeni başarılara göre tematik olarak bölünmüştür. Kitabın ortalama okuyucu kitlesi tarafından anlaşılabilmesini mümkün kılan, kolay ve açık bir yapıya sahip olan üslubu da bahis konusu edilmeye değerdir.
Yazar İskenderiye’nin İslami mimarisine gözle görülür bir ilgi gösterse de, kitabın bazı eksikliklerini, özellikle görsel malzemelerin bulunmadığını belirtmek gerekir. Bunlar, kitabı zenginleştirebilir ve okuyucular arasında şehre dair daha geniş bir farkındalık yaratabilirdi. Buna rağmen, kitap İskenderiye’nin tarihî ve kentsel kültürüne dair iyi araştırılmış ve kapsayıcı bir genel bakış açısı sunarak okuyucunun dikkatini şehrin İslami mirasının kentsel zenginliğine çekmekte başarılı olmuştur.
Tariq Razzouq
Çeviren Metin Yeğenoğlu